Hasta kalbine ve askerliğini yapmış olmasına rağmen 49 yaşında yeniden askere çağırılmıştı Nâzım Hikmet.
Sonu Sabahattin Ali gibi olacaktı.
Hali hazırda birkaç kere onu öldürmeyi denemişlerdi, eşi Münevver'le yolda yürürken süratli bir araç tarafından ezilme girişimine uğramış, güçlükle kurtulmuştu.
Kendisine kurulan komployu biliyordu.
Pasaport alması imkansızdı. Onlar da Refik Erduran'ın sürdüğü bir takayla Bulgaristan üzerinden Moskova'ya ulaşmak amacıyla 17 Haziran 1951 sabahı açıldılar maviliğe...
Yolda Romen şilebiyle karşılaşmaları Nâzım için yeni hayatının başlangıcı oldu...
Şilebin etrafında bir saat turlamalarının ardından, Bükreş'e haber gönderilip ve olumlu yanıt gelince, memleket şairi Nâzım Hikmet'in rotası Bükreş'e çevrildi. Ve 20 Haziran 1951 günü, Bükreş radyosu "Kızıl Şair Nâzım Hikmet'in Bükreş'e vardığını" duyurdu.
Bükreş'le ilk tanışması, vatandaşlığından çıkarıldığı ve her şeyden çok sevdiği memleketinden ayrılmasının ilk adımıydı.
Daha sonra yeniden geldi Bükreş'e... Eşi Vera Tulyakova ile gezdiler "kafesin içindeki özgürlüğü" ona sunan şehri...
Ve "Romanya'ya Dair Lirik Röportaj"ı yazdı Nâzım.
Çok sevdi Romanya'yı.
Minnetle karışık bir sevgiydi bu.
Bükreş'in ağaçlı sokaklarından, Braşov'un dağlarından, tatil bölgesi Mamaya'dan, yöresel yemek mamaligadan, Komitelul Çentral'den, 23 Ağustos Fabrikası'ndan bahsediyor şiirinde.
Romanya yaraştı kadınıma diyor Vera Tulyakova için. "Kirpikleri bir kat daha mavileşti."
Yaşadığım şehir Bükreş, Nâzım'dan okuyunca çok daha güzel.
Bu yıl Kahire'de idim.
ama Bükreş'te yedim güneşi.
Domatesti, çilekti, kirazdı
ballı gölgesi idi ıhlamurların
portakal şerbeti idi, buzlu
ve 33 derece idi derimin üstünde
saçları saman sarısı, kirpikleri mavi.
Bükreş'e ağaçlarla girdim.
Taşa, asfalta, betona
dört koldan saldıran
ve onları yenen ağaçlarla.
Ağaçsız insanın kaderi
ölü yağmurlardır
yağar içine.
Bir erik ağacı tanırdım
bir cezaevinde, avluda
sırlarımı bilirdi.
Kara günlerimde tuttu elimden.
Bükreş'te yeni evler gördüm.
Ebem kuşakları
ve şafakta suydu evler.
Braşov'da çıktılar karşıma
dağlarla beraber.
Ve Karadeniz'de
Mamaya'dan Mangalya'ya kadar.
Fıskiyelerin sevinci evler.
Rahatlığı ütülü, temiz çamaşırların.
Mimarlar sağolun.
Sözün 57'den sonrakilere.
Ellerinize, gözlerinize
kağıdınıza, pergellerinize selam.
Selam taşçılara, dülgerlere, montörlere,
demiri dövenlere, betonu dökenlere,
ağacı biçenlere, camcılara,
ve bu işte bir tutam olsun
emeği geçenlerin topuna selam.
Selam Komitelul Çentral'in aklına.
Evler içinde oturanlarla aydınlanır
Günaydın 23 Ağustos Fabrikası işçileri,
ve traktör fabrikası işçileri,
ve devlet planı katipleri, günaydın.
Günaydın uslu çocuklarla tatlı kocakarılar.
Gümaydın zeytin dalı kızlar.
Çalmak isterdim kapınızı
İçmek isterdim şıralı sebze çorbanızı
ve külbastınızdan yemek,
tatmak mamaligalı sarmanızdan.
Kitaplarınıza bakmak isterdim.
Belki adıma raslarım birinin kapağında
ve çevirmek radyonuzun düğmesini,
dinlemek Anadolu havalarını.
Yanıktır, erkekçe yanık,
yiğittirler, ağırbaşlı.
Çıktım Bükreş'ten
kavaklar iki yanda uçsuz bucaksız.
Kamyonlar yerli malı,
sığırlar semiz.
Toprak elbirliği ile dokunan bir kilim.
Anadolum, Anadolum, ah benim Anadolum
Uçak uçuşu ile iki kanatlık yerdesin burdan.
Yırtık boş bir heybesin
sırmalı omuzlarında insanlarımın.
Anadolum, ah Anadolum,
belki artık bir mezar boyu uzaksın benden.
Yaşamak güzel şey.
Hep beraber yaşıyorsak güzeli.
Romanya yaraştı kadınıma.
Kirpikleri bir kat daha mavileşti.
Saçlarında Romanya'nın gökyüzü ile dönecek eve.
Saman sarısı saçlarında firuze tarak
ve yayla çiçeklerinin aklığı teninde,
dudaklarında Karadeniz'in tuzu.
Hoşçakal halkın Romanya'sı
Romanya'sı hepimizin,
güveni hepimizin.
Gene görüşmek, kısmet olur inşallah.
Haziran 1962/Bükreş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder